Ya hedefe ya da umuda yolculuk…

Bizi tanıyanlar bilir, yaklaşık 6 ay önce uzun yıllar boyunca çeşitli uluslararası kurumlarda sürdürdüğümüz profesyonel hayatımızı sonlandırıp , bilgi birikimlerimizi ve deneyimlerimizi birden fazla firma için kullanabileceğimiz bir aile şirketinin temellerini attık. Tam da o zorlu pandemi dönemine gelen bu süreçte, evde kapalı kaldığımız günleri de fırsat bilip, bu yeni yolculukta hedeflerimizi ve yol haritamızı belirledik.

O günden bugüne, kendimizi anlatmak üzere birçok firma ile görüşme şansımız oldu. Birçoğu global ve hem teknoloji altyapısı hem de stratejik donanımları açısından ölçekleri oldukça geniş olan bu işletmelerin bir çoğunda benzer problemler gördük. Öncelikle hatırı sayılır miktarda teknoloji yatırımının, kullanılmayan onlarca çözümün adeta çürümeye terk edildiğini, ayrı ayrı birimlerde aynı amaca yönelik  birden fazla projenin aynı anda yürütüldüğünü gözlemledik. Belki daha da kritik bir başka gözlemimiz,  işletmelerin süreçlerinde ihtiyaç duydukları çözümlerin üçüncü parti firmaların hazır modülleri ile çözülmeye çalışılması ve sonucunda  adaptasyonu ve kullanımı zor, beklenen performansı göstermeyen teknoloji yatırımları ile gelen verimsizlikler.

Aslında geriye dönüp baktığımda aynı hataları bizlerin de yaptığını fark ediyorum.  Global  Merkezimizde, ev ödevi şeklinde gelen ve hangi iş problemini çözmek üzere tasarlanmış olduğu net olmayan, lokal hedefimizin projeyi zamanında bitirmek olduğunu düşündüğümüz onlarca teknolojiyi devreye aldık.  Asıl ihtiyaç sahibi bölümlerin bile neyin geldiğinden habersiz olduğu çözümler ile başarı sağlamayı hedefledik. Sonunda fena da iş yapmadık. Global IT KPI’larını tutturduk. Ama iş sonuçlarında gereken etkiyi yaratabildik mi? Tartışılır…

Peki neydi eksik olan ?  Veya neyi hatalı yapıyorduk? Şimdi dışardan baktığımda konu oldukça net. “Ulaşmak istenilen iş hedefini net olarak belirlememiş olmak ve tek başına teknolojinin bir hedef olduğunu yanılgısına düşmek. “Aslında konu basit…Eğer ulaşmak istediğimiz noktayı, neyi düzeltmeye çalıştığımızı ve sonucun neye benzemesi gerektiğini bilmezsek oraya giden yolu doğru çizemeyiz. O yolu doğru çizemezsek yol boyu bizi yavaşlatacak engelleyecek veya zorlayacak tehlikeleri göremeyiz, tedbir alamayız. O yolu doğru çizmezsek, yol arkadaşlarımızı doğru seçemez, ve yolda ihtiyacımız olacak malzemeleri yanımıza alamayız.

Son yıllarda hobi olarak uğraştığım denizcilikte çok net prensipler vardır. Yola çıkmadan bir gün önce hedef  belirlenir, hedef nettir öyle “şuralarda bir yere gidelim işte”  diyemeyiz. Koordinatlar bellidir. Rota hiçbir zaman en kısa yol değildir,  en güvenli yoldur. Yol boyu karşımıza çıkacak tehlikelerden bizi mümkün olduğunca  uzak tutacak bir yoldur. Sonra bir B planı yapılır, bir şeyler ters gittiğinde sığınacak yerler belirlenir. Gidelecek rotanın mürettebat ile paylaşılması önemlidir. Fikirler sorulur,  onayları alınır. En önemli etken, rüzgardır. Etkisi hesap edilir, biliriz ki eğer onu karşımıza alırsak ulaşmak istediğimiz  hedefimize ulaşamayız. Gerekirse rüzgarı arkamıza alacak şekilde rotamızı değiştiririz ama hedefimiz asla değişmez, sadece oraya ulaşacağımız yol değişmiştir. Çünkü hedefimiz nettir ve en önceden belirlenmiştir

Şu anda yapmak istediğimizle öylesine benziyor ki… Şimdi oturup beraberce işletmelerin doğru hedefleri belirleyebilmeleri için çalışıyoruz, büyük yatırımlara girişmeden önce, iş hedeflerini netleştirmelerine yardımcı oluyoruz.  Mevcut durumlarını inceliyor, hedefe ulaşmak için ne kadar yol kat etmeleri gerektiğini belirliyoruz. Ne kadar süreye ihtiyaç duyduklarını yani bir nevi “Seyir haritasını“ çıkarıyoruz.

Ancak tüm bunları tamamladıktan sonra yola çıkacak tekne mürettebatını belirliyoruz. Bu bazen tamamiyle  işletme içindeki insan kaynağından oluşuyor. Ya da tanımı çok iyi belirlenmiş alanlarda üçüncü partilerden destek alınıyor.

İşte tıpkı denizde olduğu gibi, firmaların dijital dönüşümlerinde de böyle çıkılan bir yolculuğun keyfine doyum olmuyor. Sadece vardığınız yer değil, yol boyunda yaşadığınız deneyimler sizi geliştiriyor, heyecanlandırıyor, büyütüyor.

Aksi takdirde büyülü vaatler ve süslü grafiklerin arasında umuda yolculuk başlıyor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir